29 Nisan 2011 Cuma

Beni insanların ulaşamayacağı yerlerde muhafaza edin.
Yalandan , dolandan , savaştan, kandan, hırstan,
savaştan , hatta barıştan...
Mutsuzluk ihtiva ederim her daim.

Kalemler kılıçtan daha keskin olmuştur hep,
ama adaletsizliğin tokmağı daha yazmadan iniyor tepemize.
Terazinin dengesini para bozduğu sürece saklandığım raftan çıkarmayın beni.

verdiğin nimetler için şükranlar sunarken , aldığın insanlık için küfürleri peş peşe sıralıyorum sana...

28 Nisan 2011 Perşembe

İnsanlara saygıyı öğretmek istiyordum çocuklara,
Lakin hac'da bile birbirlerini çiğneğerek öldürüyorlardı.

Hayvan sevgisini öğretmeye çalışıyordum çocuklara,
Lakin onları kestiğimiz bayramımız bile vardı.

22 Nisan 2011 Cuma

Yüzümün yarısını cam kırıklarıyla yıkayıp,
Ağrıyan gözlerime geçmişimi sürüyorum.
Duvarlara büyük puntalı kırmızı harflerle "arandığını" yazıp,
Bir psikolog koltuğunda, çocukluğumda seni arıyorum.
Sapanıma kalbimi koyup taş atıyorum yalnızlığa,
Ve işte orada cam kırıklarıyla yüzümü yıkıyorum,
ağrıyan gözlerime geçmişimi sürüyorum.
Makyajlı bir yalana sarılmaktansa,
Bembeyaz bir deli gömleğine sarılmalı insan,
salyalarını akıta akıta...

19 Nisan 2011 Salı

Bir bilenin söylediği gibi,
her beş saniyede bir , bir insanoğlu yağmur duası ediyor.

Kınalı avuç içleri yine gökyüzüne dönük,
medet ummak için Tanrı'dan..
Dişler takırdıyor, yere doğru kapalı gözler,
Dualar fısıldıyor çatlak dudakların arasından,
Bir "Yar" yağmuru bekler durur insanoğlu,
Hep bir ümid.
Hep bir bilinmeyeni bekleme isteği,
Hep bir güven arama,
Hep bir göremediğine inanış...
Hep tavaf..

bir bilenin söylediği gibi,
Her beş saniyede bir , bir çocuk açlıktan ölüyor.

Yaralı yürekler , yalanı bol ağızlara düşkün olurmuş,
Çıkmaya teşne ruhlar fakirleri seçer,
Sistematik bir şekilde doyarmış zenginler.
Ensesi kalın olanın götü büyük olurmuş,
götü büyük olanın bir günlük tattığı et afrikadaki bir çocuğun kilosuna eşitmiş..
Hep bir masal anlatımı mevcut,
bütün güzel günlerin sonu gözyaşı,
bütün hikayelerin sonu ölüm...

Bir bilenin söylediği gibi,
Dakikada bilmemkaç çocuk doğuyor..

Buda demekki dakikada bilmemkaç geleceğin sapığı,
profosörü,taksicisi,engellisi doğuyor,
bir o kadarıda ölüyor.
Bir insanın kana bulandığı tek gün doğum günü olsun,
Ölürken sancısız ölsün,
Hep sevsin,
Bazen üzülsün,Hep mutlu olsun yeni doğan çocukların geleceği.
Hep anne ve babanın temennilerinden dualarından ibarettir gelecek,
ama kader yazılmıştır.
Mapus damlarında ölüm orucundada ölebilirsin,
anıt mezarada gömülebilirsin..

14 Nisan 2011 Perşembe

Pırıl pırıl aşklar
ve
tavuk suyuna batırılmış hayatlar.
Gece gündüz demeden,
Döner bütün dolaplar.

Bazen ne olduğunu anlamazsın
Görmezden gelirsin yolundakileri,
Ve
Çarpmak istersin önüne her gelene.
Bir kalpten diğerine kaç saatte gidiliyorsa,
En hızlı vasıta emrinde olsun istersin cebindeki son paraya güvenerek..
Bir kalp üç zengin züppe tarafından kaç saatde aşka doyuruluyordu?
kaç saatte bir yaşanılıyordu ayrılıklar?
Vitamini dudaklarındamıydı sevgilinin,
Yada çekirdeğindemiydi bizzat.

Büyük bir harita yapbozunun iki eksik parçasıyız.
Birbirine her an yıkılabilecek olan bir köprü ile bağlanmış iki kıta,
iki aşık,
iki özlemli...
Yeni bir kıtaya geçmek gibidir , yeni bir şehre alışmak gibidir yeni bir "ten"
Pırıl pırıl caddelerinde yürümek varken sevgilinin,
Tavuk suyu ve soğan kokulu yalnızlıklarla yaşıyorum ben.
Bİr kez daha acıtıyor varlığım
bu sefer biraz daha derinde iğnelerim.
Voodo bebeklerine kafa tutan bir deliyim.
Sahibinden satılık mutsuzluk dolu şırıngalar satıyorum.
Yerle yeksan içim,
Demir parmaklıklar ardında gibi,
Vücuduma çizikler atarak,
Huzursuz geçen günleri sayıyorum.

Cami cami,kilise kilise,türbe türbe dolaşıp
Bildiğim bütün bedduaları ediyorum,
Yolcuyken arkamdan kimse su dökmesin,
Sahibinden çıkmaya hazır ruhumu satıyorum.

10 Nisan 2011 Pazar

her güzel gibi görünen günün ardından kafamı tuvalete sokup bok kokusunun üzerine gökkuşağı kusuyorum ben.
Kurak ve çatlak dudaklarımın arasından içimde belediğim böcekler gün yüzüne çıkıyor.
Sorular yerine cevaplar soruyorum Tanrı'ya ben.
Gögüs kafesimin üzerinde cam kırığı yaraları,
altında ise mumya gibi sarılı üzerine bengay sürülmüş hayal kırıklıkları var.
O yüzdendir düşlerimin bu kadar pis kokması...

4 Nisan 2011 Pazartesi

Çocukluk zamanlarıydı kaldırıma oturup tenekeyle davul çaldığım günler.
Gözlerim çocuk bakışlıydı,
Dilimde lolipop tatları,
Ellerimiz yaramazlık yaraları...
.................
artık sonsuzlukta oturuyorum,
aptal aptal bakıyorum,
Damagımda pis bir sigara tadı,
dudaklarım izmarit yanığı,
Ellerimde parmak izlerin.
Seni düşünüyorum.
Artık teneke değil,
bütün zamanı sana çalıyorum...

1 Nisan 2011 Cuma

1 Nisan 1 İnsan

Bu yürekte isyan başladı artık,
Bütün organlarım ellerinde kırmızı pankartlarla,
yalnızlığımı yağmalıyor...
Başkaldırmış gözlerim gördüklerime,
ellerim tuttuklarıma,
yaşasın kalbimin itaatsizliği,
yaşasın damarlarımda çoğalan kırmızı adrenalin.
Bizler Tanrı'nın şaka yaptığı kullarız..