29 Kasım 2010 Pazartesi

bir deliden manzaralar vol 9

geçmişim , atlıkarınca eğlencesi çocukların,
şimdiki zamanım , gençken her boku yiyip 80 yaşına geldiginde elinde kutsal kitabıyla cam kenarında tövbe eden ve cenneti düşleyen amcanın hayatı kadar naif,
gelecegim yolların en çıkmazı..
Bekleme salonu yalnızlıgı sigaramın dumanı,
odam kütüphane sessizligi,
düşlerim ameliyathane telaşı..
""hemşire neşter ver düşlerimi deşecegim bir daha dikilmemek üzere,
ve sonra ellerimi tuvaletin deliginde yıkayıp bütün hayallerimi bok yoluna gönderecegim.""

25 Kasım 2010 Perşembe

Birgün,
belki yakın,
belki uzak,
ama sonuçta birgün..
Kimine göre yarın,
kimine göre değil,
ama elbet birgün..
Biraz karın ağrısı,
biraz mide bulantısı beklemek,
er yada geç birgün..
ya yıldızlara salıncak asıp sallanacagım güneşin doğuşuna kadar,
yada yıldızlara daragacı kurup sallandıracagım kendimi ay manzarası eşliğinde.
Çamurdan evler yapıp içine boktan hayallerimi koyacagım.
Kendi kahve falıma bakıp üç yada beş vakte kadar cehennemin dibine kadar yol gösterecegim.
Sonra tarot falıma geçip kimsenin tercih etmedigi sinek ikilisiyle güzel bir gece geçirecegim.
Delirecegim biraz cadı olup süpürgemi insanların götüne sokacagım,
yada yemegime zehir katıp en büyük günahları tadacagım.
büyü yapacagım önüme gelene,
bütün yasakları delip,cezalandırılıp,düşlerim kelepçeli şekilde uyuyacagım...
kışı çok severim.
elbiselerin ne kadar çoksa üzerinde o kadar yalnız degilsindir.
4-5 kat sarılanın vardır.
tuhaf...

21 Kasım 2010 Pazar

kanatır dudaklarını umutsuzlugun,
dişlerin kıpkırmızı
dilinden düşler süzer,
gögsünden kalbine , bacaklarından ayakparmaklarına dogru..
basar üzerine geçersin hayallerinin,
ayaklarının altı kan revan,
ardında düş izlerin kalır,
takip eder yalnızlıgın seni ölene dek..
sarılır gölgene dans edersin,
sarılır kendi ateşine yatarsın,
sarılırsın boş kağıtların kokusuna,
tükenmiş bir kalemle yazmaya başlarsın geçmişini.
herşey boş,
geçmiş,şimdi ve gelecek...

18 Kasım 2010 Perşembe

Ağlıyordu ay dedesi çocukların,
her evin bebek odasında bir hüzün.
çimenlere uzanmış bütün aşıkların gözleri yaşlı.
güneş söndü söneli hiçbir göz kamaşmadı mutluluktan,
gölgeler taklit yeteneginden vazgeçti.
ay bu yüzden ağlıyordu.
çocuklar bu yüzden ağlıyordu.
aşıklar bu yüzden...

13 Kasım 2010 Cumartesi

bilinmez

Sancılarım sıklaşıyordu
her an dogurabilirdim yeni yazımı..
"Güneşi söndürün" dedim,
"Ay'ı yakın."
uzandım yere,dertten sırılsıklam olan gömlegimi astıgım yıldızlara baktım.
çıkardım jiletimi önce kollarıma yazmaya başladım,
akan kanımı sürdüm topraga,öyle yada böyle kalıcı bir iz bırakmalıydım gider ayak dünyaya.
açarmıydı acaba kan çiçeklerim,
bir sevgilinin kulagına koyuldugu zaman sesimi duyarmıydı?
yada koklandıgı zaman bir aşık tarafından ben kokarmıydım...
Kaç çiçegimi yakasına asan çömez bir aşıga yol gösterici olurmuydum.
yada bir günde mi solardım...
bilinmez ne kokardım..

10 Kasım 2010 Çarşamba

Amele parmakları gibi oldu kalbim,
ne tutsam,kimle yatsam nasırlasmıs kalbim hissetmez,
ateş tutsan zor yanarım.
Toz olsam,üflesen benden uzaklara..
Kaçsam...

9 Kasım 2010 Salı

Güneş gözlerini kamaştırmıyorsa eger
ardında upuzun gölgeni bırakmıştır yalnızlıgına yardım edercesine.
sahibi geldi mutsuzlugunun,umutsuzlugunun.
kollarına açıp boylu boyunca uzan yere.
seni ömrünün sonuna kadar bırakmayacak ve hiç yaşlanmayacak olan en yakın dostuna sarıl birkere..
Güneşe minnettarsın..

6 Kasım 2010 Cumartesi

Otur,
anlat düşlerini.
nasıl yandı canın suyun ortasına,
yada nasıl kurudun bu yagmurda.
Hep yarım kaldın bu "tamam"ın içinde.
oysa hep kandırıldın Dünya küçük elbet karşılaşırsın diye,
gözlerin küçüklügü hesaba katılmadı hiç.
Yada kulakların aynı küçük seslere aşina oldugu.

Koşar "adım'dın" dünyaya.
Benim koşan ad'ım.
Sürekli karabulutlarda koşan ben'in unuttugum adımdın.
Yagmuru,şimşeği,yılıdırımı engellemek için o bulutdan öbürüne..
Hiç yürünmedi hayatın kıyısında pijamayla,esen yelde hayatın tadını çıkarılmadı,
oysa bir tarafı ölüm olan hayatın yaşam tarafındaydın.

bir takım elbiseli masa başı patronu ciddeyetindeydi tanrı.
Sürekli emreden , maaşını geç veren, zam ve mevki vaadi ümidiyle kandıran...

4 Kasım 2010 Perşembe

aşk biraz yagmurdur,
gökkuşağısındır,her yagmur sonrası dogan..

dilektir,
Tutamadıgın yıldızdır kalbin , sürekli boşluklara kayan...

yaramazlıktır,
bir çocuk gibi izin almadan sahipsiz bahçelere dalan..

sadakattir
meslegine çok baglı gardiyan gibi sürekli gözlerinin hapsine alan.
aşk,radyoda en sevdigin şarkının çıktıgı an okunan ezan gibidir.
Ya başlamadan kısarsın sesini.yada bütün günahları göz önüne alıp açarsın...

3 Kasım 2010 Çarşamba

Gitme.

gitme..
yanımda kalıp eskiden beri giydigim ,
fermuarı sıkışmış ,
kolları artık kısa gelen ,
en sıcak günlere inat hiç çıkarmadıgım,
kalp kısmının tam üzerindeki cepte onlarca yama olan,
iki üç kat yalnızlıgı çıkarmalısın..

2 Kasım 2010 Salı

Birileri helvamızı yesede öldügümüzü anlasak..