30 Mayıs 2011 Pazartesi

Tanrı insanları bilerek üzüyor,
ağlatıyor,kızdırıyor,yaşlandırıyor..

Kırışık alınlara koyup kağıdını,
gelecek nesilin alın yazısını daha düzgün yazmak istiyor.

20 Mayıs 2011 Cuma

Gel otur yanıma,
İster uzan , uyu,
İstersen gözlerini dinlendir.
Dinleme ama anlamaya çalış,
Görme ama bakmaya çalış.
Birazdan anlatacağım insanların beni neden anlamadığını,
Birazdan anlatacağım her gece yer çekimine nasıl karşı koyup bulutların üzerinde uyuduğumu.
Her sabah uyandığımda Tanrıyla karşılaştığımı anlatacağım.

Her insan potansiyel olarak Tanrı'dır , canı sadece Tanrı'nın alacağını varsayarsak...
yada her insan Azrail'in ta kendisidir.Ete kemiğe bürünmüş hali...

Canını emanet ettiğin otobüs şoförü de alabilir canını bir anlık gafletiyle,
verdiğin parayı beğenmeyen bir dilencide,
Camları temizleyen hizmetçinin üzerine düşmesi de,
Hayvanat bahçesinde çalışan birinin filin üzerine sıçması gibi komik bir olay sonucunda da ölebilir insan.
Kısacası her an bok yoluna gidebiliriz.

Sadece anneler Tanrı , insanoğlunun geri kalanı her an Azrail olabilir.

Ben kimmiyim?
Ben küfür etmek isteyen dindarların fermuar çekilmiş dudaklarıyım.
Ben başını kapatmak zorunda kalmış,simsiyah giydirilmiş bir kızın özgürlük diye bağırmak istediği feryadıyım.
Ben itaat için beyne sevap enjekte eden iğnenin ta kendisiyim.
Ben yasakları kazıyan tırnaklardan süzülen kanım.
Ben zinayım.

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Yar;
Cennetle cehennem arasında cereyanda,
Ölüm - kalım savaşı bir yanda,
İyi ile kötü arasında çıkmazda,
Günah ile sevap arasındaki yolda sormaz'dayım.

Yar;
kalem kağıdın üzerinde nasıl titriyorsa yalnızlıktan,
döküyorsa mürekkebini gözlerinden,
Mum ışığı gece nasıl üşüyorsa soğukta,
Nasıl bir akrep onca düşmanın arasında kendini zehirliyorsa,
Gururumdur gözlerinin hapsinden kaçmak isteyişim.

Yar;
Bir tren camından izlerken dünyayı,
Savaşlar , barışlar dışında bir dünya var ise,
Var ise aşktan daha öte,
Bütün güzellikleri yoluna dokumak istiyorum.

17 Mayıs 2011 Salı

Bütün yolların ömrü üç vakte kadardı,
Kahve falı kadar kurumuştu dibimiz
ve seçilmesi gereken iki yol vardı,
biri hak yoluna biri bok yoluna çıkardı hep.
Bok yolunu seçenlerin tarafındaydık,
boktan bir yolun , boktan yolcuları olur,
biz de bu pis denizin yüzme bilmeyen cankurtaranlarıyız.
Kendimizden başka herkese hayrımız dokunurda,
Elalemin mezarına yatarız geceleri.

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Aklım göbek bağlıyor iyice,
Beyin jimnastiği yapmayalı uzun zaman oldu,
Uzun uzun düşünmek mi lazım yalnızlık üzerine , sevda üzerine, ölüm üzerine,
yada inceldiği yerden kopmalı mı sırat köprüsü?
Eğer hayat ölüm gerçeği ise,
Böcek dolacak bu mezarı bir gecede kazdım.

Yarım-yamalak görünen ışığa ulaşmak için bataklıklara az mı saplandım,
Cennetle cehennem arasında ceyranda kalıp hastamı olmadım,
Yüzyıllar boyu bir yalanın peşinde koşup deli de oldum.
Kralını zorla güldürmeye çalışan soytarıda,
Eline kalem yakışmayan şair çakmasıda.
Med-cezir oldu sürekli gözlerimde.
Eğer yalnızlık üzerine bir cümle yazılacaksa,
Bütün bu ömrü "düş"ünce yazdım..

11 Mayıs 2011 Çarşamba

ruhlar pazarında sahiplerini bekleyen bedenler,
Kundaklarda yarım açık gözbebekleri,
ayaklarımın altında kutsal suyla yıkanmış yılanlar,
çıkmaya hazır bir can,
avuçlarımdaki akrepler,
Alnımda iğneleyici veda busenle asılmış vodoo bebeği,
yarım kalmış şaraplar ve
tadı damağımda küfürlerin.

yanağından makas alıyorum bütün büyücülerin,
kurşun döktürüyorum beynimi açtırıp,
Sırtı kamçılı bir kuklayım...
ruhlar beden seçiyorsa eğer
Fazlasıyla mazoşist bir ruha sahibim..

3 Mayıs 2011 Salı

Ve dedim ki;
"Günün ilk ışıklarıyla ayrıl..."

Ve yine dedim ki,
Güneşe yürüyorum her zaman , hatta koşuyorum,
Güneşin oğluyum ben.
Gölgem gibi geçmişimde kalmalısın.
Gündüz de olsa gece de olsa bütün gölgeler siyahtır.
"Günün ilk ışıklarıyla ayrıl..."