15 Nisan 2010 Perşembe

dostum

kaç sokak köpeği üzerine işemişde haberim yokmuş ey dost diye yaslandıgım duvarlar...
hangi devrik cümleli bir aşığa defter,
hangi devrimci bildirilere yoldaş,
hangi şehirleri,yürekleri ayırmak zorunda kalmışsın...
Yüreginin arasına hapsettin,
Tırnaklarımla kazıdım içinde bulundugum durumu.
Yeri geldi çay kaşıgı
Yeri geldi kalem kullandım sevdama ulaşmak için...
Yüreğimi balyoz yaptım kimi zaman
çatlaklarını damarlarımla kapattım,kıyamadım...
Tünel kazdım altından,kaçamadım.
Gardiyana herkete yattı umutlarım.
Bir gözüm sürekli kapıda.
Yalnızlıgımı kırmaya çalışıyorum
Kusura bakma dostum
En sağlam yerine sapanımla cümlelerimi en sert biçimde atıyorum.
İstemiyorum artık mavi bir gökyüzü , takla atan güvercinler...
Agzında bedeninden ufak ama
dünyalar kadar büyük bir ot parçasıyla bir serçe görmek istemiyorum..
Çok geç doğmuşum dostum ,sürekli ölmüşüm.
Kollarına öfkeyle yaslanıp...
Bütün hayallerimi , satıyorum...

13 Nisan 2010 Salı

cenaze...

beni acilen musalla taşına yatırın,
öylece yatacagım ben...
bir imam,
üç beş eş dost gelsin cenazene.
kazma kürek unutmasınlar.
çocuklar gelsin ellerinde sular.
sevdalılar gelsin çiçeklerle.
seni kalbime gömüyorum öğle namazına müteakiben...

Marmara

sigaramın dumanlarını çalan rüzgarın önderliginde,
alçalan bulutlar eşlik ediyor masama.
görebildigim bütün gemilerin özgürlügüne el konulmus
boğazlarına kalın halatlar sarılarak,
elleri kelepçelenmiş...
İsyan ediyor vapurlar hayli kızgınlar,
tepelerinden duman çıkarırcasına...
tutsaklar denizi Marmara..

Kimi maviliğe daldırırken gözlerini,
kimi uyumayı tercih ediyor tuzlu suyu battaniye yapıp.
hala hırsız ve dertli rüzgar.
istese veririm son dal sigaramı son bir fırt çekip..
matrılar olmazsa olmazı bu tür efkar saatlerinin.
her yakamoz anına
maydonoz olurlar..
Sarhoş bir insan gibi,
özgürlüğüne yelken açmış bayraklar gibi
Dalgalanıyor özgürlük denizi Marmara..

Bir vapur daha teslim olmak üzere,
umutlarını rıhtıma boşaltıyor..
Bazıları çiçekle karşılıyor, bazısı tebessümle.
Bir diğeri tahliye oluyor beşiktaş'a karaköy'e dogru.
Ardında yaşlı gözler,
Bir daha buluşmak üzere ayrılmış eller,
Dudaklarda güzel sözler,
Yak son bir sigara daha
Sevda denizi Marmara...

8 Nisan 2010 Perşembe

vol. 7...

geceyi uyandırdı,
gündüzden astıgım yıldızları tutan ay ışıgı desenli mandalımın yere düşmesi..
ve gündüz oldu.
Gördügüm bütün rüyalar etkisini yitircesine,
Pazartesi sabahı kalabalıgı sonrası aynadaki "yalnız" gerçek , yaşanacak kabuslara bırakıyor yerini.
Yine her farklı surette aynı yalancı yaratıklar.
Yine her farklı beyinde aynı sahtekar gülümsemeler.
Ve yine yeni yeniden ağızlardan çıkan
izmaritine kadar içilen sabah yalanları.
üstelik kahvaltı yapmadan yalan söylemenin zararlı oldugunu bilindigi halde...

hergün onlarca kişinin tırnak arası pislikleriyle
nasırlı elleriyle
kiminin kıç,
bazılarının iç,
kiminin bacakarası
kiminin ise baca karası
kimin ise terli ellerinin koktugu
toplu taşıma araçlarında ayakta gidenlerin tuttugu
sıradan bir tutacak senin kalbin güzelim.
daha fazla konuşturmasın gözlerin beni.
çok pis üzerim...

7 Nisan 2010 Çarşamba

yarım kalmış şarap tadı...

Yarım dolu bardakların hep boş kısmını sevmişimdir,
şayet bardak senin ise...
çünkü orda kalmıs rujun dudaklarıma emanettir.

balonlar...

ufak bir çocugun elindeki , gökkusagının tüm renklerini taşıdıkları balonlar sensin sevgilim.
ama kızma bana.
o balonları imal ederken nasırlasmıs ellerimle dokunamıyorum tenine diye..

1 Nisan 2010 Perşembe

...vol 5

sebebi yok yalnızlıgımın
mutsuzlugumun , huzursuzlugumun.
körkütük bir sarhoşun midesiyim bugün..
bu yüzden bu huysuzlugum.
ne yaptıgımı bilmezliğim..

ağzım bozuk,
küfreden hayata,
müstehcen,
konuşmalarım açık seçik,
düşüncelerim fahişe sigarasındaki ruj izi,
ben ise körkütük bir sarsoşun elindeki şarabın sarılı oldugu gazete pa...rçasındaki çıplak kadın resmiyim.
80lerden kalan...
Dil üzerim...

Akşam üstü sokak lambası altında bekleyen bir kadının kaçmış çorabı gibi,
kaçmış uykularım.
bir arabanın önünde eğilircesine
eğilmişim hayata.
Ağır bir yük iken sırtımda yaşama sevinci
yaradır bendeki bu yürek
kaldıramaz onca kini.