21 Haziran 2010 Pazartesi

Göçebeyim

Göçebeyim,
şehirden şehire.
Ard arda sallanan ufuklara dönük el falları.
Vücudum bir vodoo bebegi.
Gittigim her şehir , tanıdıgım her insan ucu ısıtılmamış iğne..
Saplanıyor kalbime..

Göçebeyim,
Gözden göze,
Dudaktan dudaga,
Gögüsten gögüse,
terden kana..
Yatagım bir çivili yatak.
"Tekiz"
Sarılmak için sergiledigim onca çabaya ragmen,
Acıtıyorsun..


Göçebeyim,
Kargayım,
Siyahım,
Ugursuzum,
Kindarım...
Daldan dala
Damdan dama..
Hayatın korkulukları açmışken kollarını
Bana ne kadar sarılmak istesede,
ben hep içimdeki korkuyla yaşayacagım..

20 Haziran 2010 Pazar

Batıl bir inançtır umut kör gözlere.

neden dalgalı yollar?
neden hep yokuş yukarı?
neden sessizlige çıglıklar?
Bilinmeyen yüzlere karşı elveda derken.
Kırık aynalardan seker sözler
Binbir parçaya bölünür..
Dügümlenir bogazında en sesli hakaret dolu bel altına inen kelimeler bile.
Sessizlikten ibarettir yalnızlık.
Avuç falı büyüklügü gelecegin,
Kahve falı büyüklügü kaderin vardır,
Kursun misali dökülür günler başından aşagı.
Batıl bir inançtır umut kör gözlere.
Diplerden her daim kum çıkarmıstır kırışık eller
yeni umutlar inşaa etmek için.
Ama herdaim sudan çıkan kuma güven olmaz.
En beklenmedik zamanda kapı dışarı eder mutluluk....

14 Haziran 2010 Pazartesi

...

Hayat herkese çevir aç kadar kolay bir kapak sunarken,
neden bana annemizin "oğlum şu kavanozu açsana" dedigi zor bir kapak verdi?

12 Haziran 2010 Cumartesi

Son kez...

kalabalık bir "buğu" aksamının ardında
ayın hüznü altındasın,
yitik bakan dilenci gözlü bulutlar,
biraz sahte gürlüyor,
korkmayasın diye yıldızlara emir veriyor ay,
"tutun ellerinden,yorganı olun üşümesin"

Cam kenarları çatlak gözlüklerinin,
Çekiyor doktor güneşi doğanın rahminden,
Sızıyor gözlerine,
gözlerinden içini aydınlatmaya başlıyor.
Kahvaltını her zamanki gibi kapının önünde yapıyorsun,
Dizlerini kanatırcasına yere bastırıp,
tavşan kanı çay eşliğinde beklemektesin.
Söz vermişti seneler önce bugün için umutların,
gördügün bir rüya üzerine.

Ama ben yarın yola çıkacagım,
Dağlar,nehirler aşmadan önce,
ayna parçalarını birleştirip,
son kez bakıyorum,yıllardır görmedigim kendime,
Güneş dönerken mezarına,
Bu gece son kez tek kişilik yatakta çift kişilik yatıyorum

10 Haziran 2010 Perşembe

rüya kafesi

Uyusam,
gelecegin güne kadar uyanmasam,
bir gün,beş gün ,beş sene,on ay...
hiç farketmez ama sen gelene kadar uyanmasam.
Kimseler incitmese düşlerimi,
bedenimi eskitmese,
düşümdeki ben'i sunsam sana..

Yalınayak beklenmeli aşk..
ip üzerinde...
altına branda germeden,
beline ip baglamadan beklenmeli,
Düş'sem kime ne? Düş değilsem kime ne?
ne seyirci ister bu gönül ne biletci ne yer gösterici..
sarıl,getirdigin huzuru vur yüzüme,
uyandır beni,gel içeri,
sakladıgım dünyam rüya kafesi'nde...

6 Haziran 2010 Pazar

Susuzluk

oyun oldu bir ömür
önüm ardım sağım solum şimşek,gökgürültüsü oldu.
saklanmayan çarpıldı veyahut en agır cezaya çarptırıldı,
kırıldı kapler,mutlu oldugumuz günler yerden yüksek mevkilerde kaldı.

Oyuna benzemiyordu aşk,ciddiye alınmalıydı hayat dersleri
derken susuzluk başladı..

suyum oldun,
seni içtim,
seni ağladım..

Sen yokken
Kupukuru bir dal parçasıydı parmaklarım,yazamazdım sevdamı,
Suya hasret çatlak,kurak bir çölde filizlenmeye çalışırken yüregim,
açmazdı çiçeğim,
Yitik umutların ardından kurumuş gözlerim ağlamazdı,
Öpüşürken bile ıslanmazdı dudaklarım...

Oyuna benzemiyordu aşk,ciddiye alınmalıydı hayat dersleri
derken susuzluk başladı..

5 Haziran 2010 Cumartesi

Korkuluk

Elimde delik deşik eski bir çuval
içinde güzel günlere dönüşmesini istedigim dert ve çile tohumları.
Hayat ise mutluluk ekilen bir tarla.
Korkulugum ol kov üzerimizdeki kargaları,
Yagmurum ol besle umutlarımı,
Güneşim ol aydınlat yüzümü,
Kışım ol uyut beni , ört üstümü...