8 Şubat 2010 Pazartesi

Düne bugüne yarına dair...

sigara dumanından sekiller yapıp mutlu olma çabalarıydı ilk baslarda yasadıgım.
Sonra bulutlara anlam yükleme nöbetleri başladı.
Kelimelere bakıp anagramlar üretmek için fazla saftım ve
Güneşe gözlüksüz bakıp umutlarımı tazelemek içinde fazla umutsuz hissediyordum.

İlham denilen velet uzun zamandır zilime basıp basıp kaçar
Kovalarım arkasından,sigara yakarım,geceyi beklerim..nafile.
Gittimi gelmek bilmez geldimi bitmek bilmez.
Biraz istenmeyen misafir konumundadır.
Ufak beynimin üst köşesini işgal eder.Tüttürür durur.Uyumama asla izin vermez

Neyse kaldıgımız yerden devam edelim (hani su umutsuz vakadan)
Evet güneşe gözlüksüz bakıyordum.

Ufakken aydedeye kurdugum salıncaktan düştügümden beri dizlerimde ,dirseklerimde aynı yaralar...,kadrolu yaralar
Bir çocugun en mutlu oldugu anlardan acı çeken ben.
Atlı karıncaların at kısmından ziyade karıncalardan korkmuslugum.
Örümcek adamın duvara tırmanmasından ziyade eklem bacaklarından ürkmüşlüğüm..

Yazları sıcak ve kurak , kışları soguk ve yağışlı geçerdi,
ögretilen oydu en azından aksi yaşansa bile akdeniz iklimine emanetti küçük yakalıklarımız.

Neticede yakalıklar gitti kravatlar geldi gitti
Yüzdeki sivilceler yerini kırışıklıklara bıraktı.
Ama gel zaman git zaman sigara dumanı hala çeşit çeşit şekil çıkarmakta
bazen yuvarlak yapıp bana laf sokmakta..
Bulutlar hala açıldıgı zaman dedemin mavi gözlerini hatırlatmakta.

Küresel ısınma ne kadar olsada güneşe gözlüksüz bakmakta ısrar edenlerdenim...

1 yorum: