Günlerden hiç'ti,
gecelerden piç.
Mevsimlerden kış'tı.
Ve ben senden kaçtım,
sıcak ellerinden,..
anadan üryan dolaşıyorum düşlerimde,
Ceplerimde saflık tohumları,
Düşlerim beyaz güvercin,
Gözlerim yenidoğmuş çocuk anlamsızlığı...
Sürekli ağlamaklı
Karmaşa bütün yollar,
Girilen sokaklar çıkmazdı..
Yarım yamalak yazılmış sevda türküleri,
Bütün uzatılan eller havada kalmış,
Bakmak istediğin bütün gözler kör,
Sevdiğin dilsiz,
Ve sen sağır.
Parmak uçların yanık,dokunsanda hissedemezsin,
Kokusuz olurmuş ruhlar,
Ne sen anlatabilirsin sevdigini,
Ne hayat izin verir yaşamana,
Ne Tanrı izin verir ölmene...
Bu t'ARAF'tayız hepimiz...
27 Ocak 2011 Perşembe
25 Ocak 2011 Salı
Sözlerin duyup duyabileceğim en büyük savaşların nedeni,
Dumanı üzerinde küller,enkaz,yangın yeri yüregim,
bilmemkaçıncı sevda savaşından da mağlup ayrılmışım..
tarih kitaplarının herhangi bir sayfasındaki gri harp resimleriyim artık,
bknz. II.bahar savaşı , III.yatak muhaberesi , IV.kalp kırılmaları...
Cennet kolların açık,
Sen ki melek silüetindesin aklımda kalan şeklinle,
Gölgen gölgem olsun,
Baktıkların gördüklerim,
Yaşadıkların öldüklerim,
Ağların ördüklerim...
Cümlelerine sardığın ipek battaniyeler sarmalı beni,
Ses yalıtımıyla kaplı odam,
Dudaklarından süzülen her cümle,
dua dır benim için , geceleri seni işiterek uyudugum.....
Dumanı üzerinde küller,enkaz,yangın yeri yüregim,
bilmemkaçıncı sevda savaşından da mağlup ayrılmışım..
tarih kitaplarının herhangi bir sayfasındaki gri harp resimleriyim artık,
bknz. II.bahar savaşı , III.yatak muhaberesi , IV.kalp kırılmaları...
Cennet kolların açık,
Sen ki melek silüetindesin aklımda kalan şeklinle,
Gölgen gölgem olsun,
Baktıkların gördüklerim,
Yaşadıkların öldüklerim,
Ağların ördüklerim...
Cümlelerine sardığın ipek battaniyeler sarmalı beni,
Ses yalıtımıyla kaplı odam,
Dudaklarından süzülen her cümle,
dua dır benim için , geceleri seni işiterek uyudugum.....
24 Ocak 2011 Pazartesi
yatış poligonu
Lütfen beni "yatış poligonu" olarak kullanmayın.
zira ince dokunuşlar, kurşunlardan daha çok acıtmakta.....
zira ince dokunuşlar, kurşunlardan daha çok acıtmakta.....
sokak ortasında taşlanmış kadınlar,
taşlanmasa da fişlenmiş hayatlar..
fişlenmese de satılmış vücutlar..
değermiydi yaşamak için kendinden geçmeye?
anlasılmaz canlılar...
ya ruhlar?
insanlar kadar kahpemidir?
son nefesinden hemen sonra uçup gidermiydi,
bıkmışmıdır bu bedenden?
yoksa kalırmı yanında kıyamete kadar?
yalakalık yaparmı Tanrı'ya
yarı yolda bırakırmı ?
Yada hemen bir melegin altınamı yatar cennetin anahtarı için.
anlasılmaz ruhlar.
O TARAFTA BU TARAF KADAR OROSPUMU?
taşlanmasa da fişlenmiş hayatlar..
fişlenmese de satılmış vücutlar..
değermiydi yaşamak için kendinden geçmeye?
anlasılmaz canlılar...
ya ruhlar?
insanlar kadar kahpemidir?
son nefesinden hemen sonra uçup gidermiydi,
bıkmışmıdır bu bedenden?
yoksa kalırmı yanında kıyamete kadar?
yalakalık yaparmı Tanrı'ya
yarı yolda bırakırmı ?
Yada hemen bir melegin altınamı yatar cennetin anahtarı için.
anlasılmaz ruhlar.
O TARAFTA BU TARAF KADAR OROSPUMU?
21 Ocak 2011 Cuma
19 Ocak 2011 Çarşamba
Duyu'm organı
Uykusuzluk masallarında anlatılan şatafatlı yollar
şekerli evler , gülümseyen yüzler
ve aşklar.
Hepsi yalanlar kitabının önsözü..
Lunaparkta bir dilencinin eğlenmesi kadar gereksiz birşeydir sevmeye çalışmak,
yada afrikafa aç bir çocuğa bilmemkaçıncı senfoniyi dinletip karnını değilde ruhunu doyurmaya çalışmak kadar saçmadır mutlu bir gelecek hayal etmek fakirsen eğer...
Dikiş tutmaz bir kalbi dikmeye çalışacak kadar salakmısın?
yada elleri yanmış bir insanın elini tutunca terletecek kadar güveniyormusun kendine?
bu kadar aptalmısın?
Hissedilmez olmuştur artık güzel duygular.
Ve yine afrikadaki aç bir kadını sikerek doyuracagınımı sanıyorsun karnı açken?
Bu kadar bacakarasına odaklı oldu düzen.
bu kadar iki cins arasında yaşanmamıştır hayat hiçbir evresinde.
bu kadar kör olmamıştır insanlar,
bu kadar katledilmemiştir çocuklar,hayvanlar,hayatlar...
Hep lider haklıdır hep halkını "düzen"...
Aşağı doğru tırmanacak kadar sapkın artık fikirler,
Nere gittiği belli olmayan yollar,
bütün sokaklar çıkmaz,
bütün sokak adları yalnızlık ve ölüm çağrıştıran , geçmişten kalma isimler donatılı..
Mutluluk sokağı,gülen kalp caddesi gibi isimler duymadım hiç.
Hep tarihin tozlu sayfalarından genellikle ellerini kana bulamış kişilerle övündüğümüz isimler dolaşıyor evlerimizin önünde...
"Bilmemne paşa mahallesine bir pizza lütfen"
Dumanaltı bir oda içinde ,
eşşek kadar adamların 0-15 yaş arasındaki veletlere ithafen şiir dedikleri yazıları okuyorum,
Günümüz şairleri sübyancı olmuş arkadaş...
"sen giderken arkandan küfür ediyorum" olmuş şiir artık.
Yerlerde sürünüyor kağıt kalem,
Sayfalar utanıyor artık , kimbilir üzerine ciddi birşey yazılmayalı ne kadar zaman olmuştur.
"ben 2 mısralık şiirimi yazayım bi liseli hatun kaldırayımda kim ölürse ölsün yalnızlıktan"
Uçaklar keza öyle,
Bir ülkeden ötekine barış elçisi isminde taşıdığı savaş elçilerini anlatmaya gerek yok sanırım.
"Ben küpümü doldurayımda kim ölürse ölsün açlıktan,sefaletten savaştan"
Bıçaklar desen yine öyle,
Tanımadıgı bi insanın kalbine saplanınca utanç duygusu duyarmı acaba?
yada neden bir tecavüzcünün aletini kesmez diye düşünürmüsün?
"ben sokayımda kalbine , el sözü yerine..."
O yüzden mi çelikten yapılmıştır? , duygusuz...
Yetimdir,sokak çocukları gibi muhtaç bakar gözlerine,
bir o kadar yüzsüzdür arabanı silen adamın "para vermezsen çizerim!!" bakışları kadar tehditkardır hayat..
Yanlış bir zamanda doğruyu bulmak için çırpınır yürekler...
dağlanmış,közlenmiş,körelmiş duygular...
6.histen eser olmayan bedenler...
5 duyu organı yerine sikinin dogrultusuna giden beyinler..
Güzel bir kitaba önsöz olmak istemiştir insanoğlu hep,
ama düşler her zaman paraya satmıştır kendini,
Bazıları hiç okunmamış , hiç yazılmamıs , yazarların kalbi zerre kadar his bulundurmayan kitapların içinde gelişi güzel cümlelerin arasına sıkışıp gitmiştir.
Bazıları ise bütün güvercinlerin takla atarak uçtuğu,
bütün insanların yalan da olsa güldüğü,
bütün kedilerin sobanın etrafında yün yumagıyla oynadıgı o güzel hayat bilgisi kitabının herhangi bir sayfasında yerini almıştır.
Hiç kimse gülmemiştir gerçekte,
Bütün ölüler özgürdür...
şekerli evler , gülümseyen yüzler
ve aşklar.
Hepsi yalanlar kitabının önsözü..
Lunaparkta bir dilencinin eğlenmesi kadar gereksiz birşeydir sevmeye çalışmak,
yada afrikafa aç bir çocuğa bilmemkaçıncı senfoniyi dinletip karnını değilde ruhunu doyurmaya çalışmak kadar saçmadır mutlu bir gelecek hayal etmek fakirsen eğer...
Dikiş tutmaz bir kalbi dikmeye çalışacak kadar salakmısın?
yada elleri yanmış bir insanın elini tutunca terletecek kadar güveniyormusun kendine?
bu kadar aptalmısın?
Hissedilmez olmuştur artık güzel duygular.
Ve yine afrikadaki aç bir kadını sikerek doyuracagınımı sanıyorsun karnı açken?
Bu kadar bacakarasına odaklı oldu düzen.
bu kadar iki cins arasında yaşanmamıştır hayat hiçbir evresinde.
bu kadar kör olmamıştır insanlar,
bu kadar katledilmemiştir çocuklar,hayvanlar,hayatlar...
Hep lider haklıdır hep halkını "düzen"...
Aşağı doğru tırmanacak kadar sapkın artık fikirler,
Nere gittiği belli olmayan yollar,
bütün sokaklar çıkmaz,
bütün sokak adları yalnızlık ve ölüm çağrıştıran , geçmişten kalma isimler donatılı..
Mutluluk sokağı,gülen kalp caddesi gibi isimler duymadım hiç.
Hep tarihin tozlu sayfalarından genellikle ellerini kana bulamış kişilerle övündüğümüz isimler dolaşıyor evlerimizin önünde...
"Bilmemne paşa mahallesine bir pizza lütfen"
Dumanaltı bir oda içinde ,
eşşek kadar adamların 0-15 yaş arasındaki veletlere ithafen şiir dedikleri yazıları okuyorum,
Günümüz şairleri sübyancı olmuş arkadaş...
"sen giderken arkandan küfür ediyorum" olmuş şiir artık.
Yerlerde sürünüyor kağıt kalem,
Sayfalar utanıyor artık , kimbilir üzerine ciddi birşey yazılmayalı ne kadar zaman olmuştur.
"ben 2 mısralık şiirimi yazayım bi liseli hatun kaldırayımda kim ölürse ölsün yalnızlıktan"
Uçaklar keza öyle,
Bir ülkeden ötekine barış elçisi isminde taşıdığı savaş elçilerini anlatmaya gerek yok sanırım.
"Ben küpümü doldurayımda kim ölürse ölsün açlıktan,sefaletten savaştan"
Bıçaklar desen yine öyle,
Tanımadıgı bi insanın kalbine saplanınca utanç duygusu duyarmı acaba?
yada neden bir tecavüzcünün aletini kesmez diye düşünürmüsün?
"ben sokayımda kalbine , el sözü yerine..."
O yüzden mi çelikten yapılmıştır? , duygusuz...
Yetimdir,sokak çocukları gibi muhtaç bakar gözlerine,
bir o kadar yüzsüzdür arabanı silen adamın "para vermezsen çizerim!!" bakışları kadar tehditkardır hayat..
Yanlış bir zamanda doğruyu bulmak için çırpınır yürekler...
dağlanmış,közlenmiş,körelmiş duygular...
6.histen eser olmayan bedenler...
5 duyu organı yerine sikinin dogrultusuna giden beyinler..
Güzel bir kitaba önsöz olmak istemiştir insanoğlu hep,
ama düşler her zaman paraya satmıştır kendini,
Bazıları hiç okunmamış , hiç yazılmamıs , yazarların kalbi zerre kadar his bulundurmayan kitapların içinde gelişi güzel cümlelerin arasına sıkışıp gitmiştir.
Bazıları ise bütün güvercinlerin takla atarak uçtuğu,
bütün insanların yalan da olsa güldüğü,
bütün kedilerin sobanın etrafında yün yumagıyla oynadıgı o güzel hayat bilgisi kitabının herhangi bir sayfasında yerini almıştır.
Hiç kimse gülmemiştir gerçekte,
Bütün ölüler özgürdür...
18 Ocak 2011 Salı
17 Ocak 2011 Pazartesi
orospu kırmızısı
orospu kırmızısı
Kırmızı hemen belli eder kendini ilk defa suç işlemiş bir çocugun yanaklarında,
Kırmızı hemen belli eder kendini ilk defa özgür olmuş bir kızın bacaklarının arasında...
Kırmızıdır genellikle ilk içilen içkiler,
ilk sürülen rujun rengi,
Attığın , yediğin ilk tokatın izidir...
İlk ayrılık acısıdır,
İlk aşktır,
Günahın en çekici rengidir,
Orospu kırmızısı derler bizim oralarda,
Ki bizim oralarda ölüler yanar,
ayaklarında kıpkırmızı alev toplarıyla...
Kırmızı hemen belli eder kendini ilk defa suç işlemiş bir çocugun yanaklarında,
Kırmızı hemen belli eder kendini ilk defa özgür olmuş bir kızın bacaklarının arasında...
Kırmızıdır genellikle ilk içilen içkiler,
ilk sürülen rujun rengi,
Attığın , yediğin ilk tokatın izidir...
İlk ayrılık acısıdır,
İlk aşktır,
Günahın en çekici rengidir,
Orospu kırmızısı derler bizim oralarda,
Ki bizim oralarda ölüler yanar,
ayaklarında kıpkırmızı alev toplarıyla...
13 Ocak 2011 Perşembe
11 Ocak 2011 Salı
Şeytan-i
Uykusuzluk masallarında anlatılan şatafatlı yollar
şekerli evler , gülümseyen yüzler
ve aşklar..
Hepsi yalanlar kitabının önsözü...
Hiçbir zaman anne sıcaklıgında sarılmadı hayat,
Baba şefkatiyle uyutulmadı geceleri tatlı dillerle..
Kapagı pembe içi simsiyah bir aldatmaca,
Yazan kısmında Tanrı yazsada içerikte Şeytan görünmektedir..
Ve kitap her zaman son sayfasından okunmaya başlandı.
Mutsuz sonlardan mutlu başlara doğru.
şekerli evler , gülümseyen yüzler
ve aşklar..
Hepsi yalanlar kitabının önsözü...
Hiçbir zaman anne sıcaklıgında sarılmadı hayat,
Baba şefkatiyle uyutulmadı geceleri tatlı dillerle..
Kapagı pembe içi simsiyah bir aldatmaca,
Yazan kısmında Tanrı yazsada içerikte Şeytan görünmektedir..
Ve kitap her zaman son sayfasından okunmaya başlandı.
Mutsuz sonlardan mutlu başlara doğru.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)